Sosyal Medya

Güncel

Tarık Ramazan Fransa’da neden şeytanlaştırılıyor?

Tarık Ramazan, Fransa'daki iktidar oligarşisinin Arap ve Müslümanlara yönelik basmakalıp ırkçı düşüncelerine ters düşüyor.



Ali Said - ajazeera.com

 

GeçtiÄŸimiz ay Brüksel’de bir konferans sırasında Fransız gazeteci Alain Gresh, “Bir sene önce 11 milyon insanın ifade özgürlüğünü savunmak için gösteri yaptığı bir ülkeden [Fransa'dan] geliyorum. Ne gariptir ki bugün Paris’te Tarık Ramazan ile münazara yapabileceÄŸim bir yer vermelerini saÄŸlamak benim için neredeyse imkânsız!” ÅŸeklinde konuÅŸtu.

Gresh’in sert ancak bir o kadar da dürüst yorumları, Charlie Hebdo saldırılarının ardından Fransa’da ifade özgürlüğünün gelmiÅŸ olduÄŸu noktaya dair acı gerçekleri ortaya koyuyor. Ãœlkede son bir yıldır güvenlik meselesi özgürlüğün önüne geçmiÅŸ durumda ve bu da iÅŸsizlik, ekonomik kriz ve sosyal adalet gibi can alıcı konuların ikinci plana atılmasına sebep oluyor. Bu korku ortamı, devlet politikalarına ya da söylemine karşı gelme cesareti gösteren her sesin susturulmasına yol açıyor.

Ramazan’a yönelik karalama kampanyası yeni olmamakla beraber, Charlie Hebdo saldırılarının ardından iyice arttı. Ramazan, saldırıları kınamasına raÄŸmen“Je suis Charlie” sloganını kullanmadığı için birçok medya kuruluÅŸu ve gazete tarafından eleÅŸtirildi.

Ali Saad


Tarık Ramazan da bu seslerden biri.

Ä°ki hafta önce Nice ÅŸehrinde özel olarak kiralanmış bir konferans salonunda konuÅŸan Ramazan, “Fransa, konuÅŸma yapmak için bir üniversiteye adım atamayacağım tek ülke” dedi.

Ä°slam sorunu

Ramazan’ın Paris ve Orleans’da halka açık alanlarda münazara düzenleme hakkı defalarca reddedildi. Hatta Belediye BaÅŸkanı Alain Juppe, kendisinin Bordeaux’da konferans verememesi için bir hayli uÄŸraÅŸ gösterdi.

Fransa ve Avrupa’da Müslümanlar ve Ä°slam konusunun hararetli tartışmaların odağında olduÄŸu ÅŸu dönemde, Ä°slam dini ve Müslümanlık konusunda uzman olan Ramazan’a görüşlerini yayın organlarında dile getirebilmesi için bile izin verilmiyor.

Ramazan’a yönelik bu karalama kampanyaları yeni bir ÅŸey olmamakla beraber, Charlie Hebdo saldırılarının ardından iyice arttı. Ramazan, yaÅŸanan terör saldırılarını ÅŸiddetle kınamasına raÄŸmen“Je suis Charlie” sloganını kullanmayı reddettiÄŸi için birçok medya kuruluÅŸu ve gazete tarafından eleÅŸtiri yaÄŸmuruna tutuldu.

Ramazan, "Sarkozy'nin oğlunun Yahudiliğe geçme ihtimaliyle" dalga geçtiği için birkaç yıl önce meşhur Fransız karikatürist Sine'yi işten çıkaran dergiyi "çifte standart" uygulamak ve profesyonellikten yoksun olmakla eleştirdi. Zira aynı dergi, İslam ve Hz. Muhammed ile alay etmeye gelince mutlak ifade özgürlüğünü savunuyordu.

Ramazan’a getirilen yasak bir yana, içinde bulunduÄŸumuz dönemde Ä°slamofobik söylemler giderek artıp ana akım medyaya da nüfuz etmiÅŸ durumda. Fransız Müslümanları ve Ä°slam’ı lekelemek adına yapılan sert eleÅŸtiriler medyada ve devlet adamları arasında her gün karşılaÅŸtığımız türden olaylar haline geldi.

GeçtiÄŸimiz hafta, Fransız bir bakan peçe takan kadınlar için “köleliÄŸi kabul eden siyahiler” benzetmesinde bulundu. Bazı Fransız aydınlar “Müslümanların sınır dışı edilmesini” savunuyor veya Müslümanları “Ä°slam, Cumhuriyet ve Fransa’nın yaÅŸam tarzı ile uyumlu olmadığı" için” “Ä°slamiyet’e uymamaya” çağırıyor.

Ramazan'ı eleştiren Caroline Fourest ve Bernard Henri Levy gibi isimler de (ki her ikisi de Pascal Boniface tarafından kaleme alınan bir kitapta "sahte aydınlar" olarak tanımlanıyor) bugün Ramazan'a karşı yürütülen karalama kampanyasını desteklemek için sürekli aynı terminolojiyi kullanıyor.

Ramazan’ı, “belirsiz bir tutum sergilemek”, “çifte söylemde bulunmak” ve “Avrupa’yı Ä°slamlaÅŸtırmaya çalışmak” ile suçlayanlar, bu iddialarını desteklemek için Ramazan'ın Müslüman KardeÅŸler kurucusu Hassan el-Banna’nın torunu olduÄŸuna atıfta bulunmaktan öteye gidemiyor, Ramazan'ın el-Benna ile olan akrabalık bağını "kesin delil" olarak ortaya sürüyorlar.

Ramazan’ın söylemleri

Ramazan’ın söylem, yazı ve konferanslarının kısa bir özeti kendisinin bugün Fransa ve Avrupa’da dinlenmesi gereken bir ses olduÄŸunu açıkça gösteriyor. Ramazan, yazı ve söylemlerinde hükümet yanlılarının ve seçkinlerin söylemlerine karşı çıkıp, bunları derinlemesine inceleyerek çürütüyor.

Tüm dış etkenlerden arınmış ve sosyal bütünleÅŸmeyi destekleyen bir Avrupa Ä°slam’ı için çabalayan Ramazan, ötekileÅŸtirilmiÅŸ insanlar arasında aşırıcılığın kök salmasını önlemek için de hükümetleri sosyal eÅŸitlik yanlısı politikalar benimsemeye ve ayrımcılık karşıtı yasalar çıkarmaya davet ediyor.

Ramazan, Fransız ve Avrupalı Müslümanları tam bir vatandaş gibi hareket etmeye, cemaatçi karakterden bağımsız bireyler olarak düşünmeye, konuşmaya ve toplumla etkileşimde bulunmaya, hükümetlerinin sosyoekonomik politikalarını sorgulamaya, haksızlık ve ayrımcılığa karşı çıkmaya, sosyal eşitlik talep etmeye ve duygusal saldırılara mantık çerçevesinde tepki göstermeye çağırıyor.

Siyasetçileri, aydınları ve medya uzmanlarını da din, ırk ve ülke farkı gözetmeksizin tüm terör kurbanlarına eşit haysiyet ve saygıyı göstermeye teşvik ediyor.

Ramazan’in öğretisinin temel niteliklerinden biri de, bir arada yaÅŸamayı, yalnızca benzerliklerimizin deÄŸil farklılıklarımızın da karşılıklı kabul görmesi ÅŸeklinde tanımlıyor oluÅŸu.

Tarık Ramazan’ı “Müslüman bir düşman” olarak nitelendirmek toplumda yanlış bir milliyetçi amaç doÄŸmasına sebep oluyor, ki bu sayede hükümet de kamuoyunun ilgisini gerçek sosyoekonomik sorunlardan alıp baÅŸka konulara çekme imkanı buluyor.

Ali Saad


Islamic Ethics: A Very Short Introduction (Ä°slam EtiÄŸi: Kısa Bir GiriÅŸ) adlı kitabında Ramazan, terör baÅŸta olmak üzere büyük sorunların üstesinden gelirken, toplumuzda dinin mana yoksunluÄŸunu ve rolünü, ekonominin durumu ve gücünü sorgulamak için ortak ahlaki deÄŸerlere iliÅŸkin olarak dinler ve kültürler arası diyalog baÅŸlatılması gerektiÄŸinin altını çiziyor.

Buna raÄŸmen, 2014'te Ramazan ile birlikte eÄŸitim, bilim, sanat, laiklik, kadın ve azınlık hakları, Yahudi düşmanlığı, Ä°slamofobi, demokrasi, köktencilik ve küreselleÅŸme gibi konuları tartıştıkları bir kitap yazan Fransa’nın önde gelen sosyologlarından Edgar Morin, Le Monde gazetesi eski baÅŸ editörü Edwy Plenel veya Ramadan ile sıklıkla müzakerelerde bulunan Le Monde Diplomatique gazetesi eski baÅŸ editörü Alain Gresh gibi birkaç açık görüşlü Fransız dışında,kendisinin tüm bu yazı ve görüşleri medya ve aydınlar tarafından tamamen göz ardı ediliyor.

Ramazan’a karşı ayrımcılık

Adı geçen aydınlar, aralarındaki muhtemel görüş ayrılıklarına raÄŸmen Ramazan’a karşı yapılan ayrımcılığı kınayarak, kendisi ile tartışmanın gerekliliÄŸine dikkat çekiyor. Zira kiÅŸi ancak bu ÅŸekilde ifade özgürlüğünü evrensel bir deÄŸer olarak samimiyetle benimseyip sayabilir. Gresh ve Morin, bir süre önce Le Monde’da Tarık Ramazan'ın yasaklanmaması çaÄŸrısında bulunan ortak bir makale kaleme aldı.

Tüm bunları ve ÅŸimdilerde Ä°slam ve Müslümanların Fransa ve Avrupa’da en can alıcı tartışmaların odak noktası olduÄŸunu göz önünde bulundurduÄŸumuzda, Ramazan gibi Ä°slamiyet ve Ä°slamcılık konularında uzman birine karşı bu düşmanca tavırların ne gibi bir gerekçesi olabilir? Ramazan, niçin toplumda ÅŸeytan gibi gösteriliyor?

Bunun sebebi Ramazan’ın Arap ve Müslümanlara yönelik ırkçı basmakalıp düşüncelere ters düşüyor olması mı? Çünkü Fransız oligarÅŸisine göre Müslümanlar veya Araplar, daha Fransızca konuÅŸmaktan aciz, cahil, eÄŸitimsiz, etrafındakiler için daima bir sorun teÅŸkil eden ve kendilerine konuÅŸma hakkı tanındığında ise hükümet politikalarını deÄŸil, bu basmakalıp düşüncelerin doÄŸruluÄŸunu destekler ÅŸekilde hareket eden kiÅŸiler olarak görülüyor ve kendilerine zamanında belirlenmiÅŸ olan bu çizgiyi aÅŸmamaları gerekiyor. Medya tarafından desteklenen ancak Fransa’daki Müslüman topluluÄŸunda son derece tartışmaya açık bir isim olan Hassen Chalghoumi’yi buna örnek verebiliriz.

Ya da tüm bunların sebebi Ramazan’ın hükümetin aydınlar cuntasının hatalı argümanlarını alenen ortaya koyması mı? Yoksa Ramazan’la tartışmaya girmek kendi çıkarlarına hizmet etmek için söylemiÅŸ oldukları yalanları veya kendileri ile nasıl çeliÅŸtiklerini gün yüzüne çıkaracağı için mi?

Ramazan’ı “Müslüman bir düşman” olarak nitelendirmek toplumda yanlış bir milliyetçi amaç doÄŸmasına sebep oluyor, ki bu sayede hükümet de kamuoyunun ilgisini gerçek sosyoekonomik sorunlardan alıp baÅŸka konulara çekme imkanı buluyor.

Görünen o ki geçtiÄŸimiz onlarca yıl içerisinde uÄŸradığı sosyal deÄŸiÅŸimi kabul etmekte son derece zorlanan Fransa Cumhuriyeti , bu yüzden toplumun çoÄŸulcu karakterini pek de kabullenmiyor. Tarık Ramazan'a ifade özgürlüğü tanımak, resmi olarak bu çoÄŸulcu yapıyı ve beraberinde getirdiÄŸi eÅŸitlik ve sosyal adalet gibi devlet sorumluluklarını kabul etmek demek. Ä°ÅŸin garip yanı, bunlar tam da Ramazan’ın tüm yazılarında tartıştığı ve altını çizdiÄŸi iki ana mesele.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.